Rakun
Yayınlandığı 2018 yılında en iyi polisiye roman ödülüne layık görülen Rakun, yerli polisiyede örneği sıkça görülmeyen ‘ucuz roman’ janrında sayıldı ve çokça övgüyle karşılandı.
Roman, gündüzlerin büyük kısmında yan gelip yatan Can Rakun karakterinin hayatından kısa bir zaman dilimine odaklanıyor. Can Rakun gündüzleri miskinlik etse de geceleri taksi şoförlüğü yapmaktadır. Fakat gecesinin de gündüzünün birbirine girmesine ramak kalmıştır. Bir akşam taksisine binen bir kibar hırsız, Sabancı müzesinden çaldığı Picasso tablosunu Can’a emanet edip ortadan kaybolur. Kaybolmadan önce de aradığında tablonun elinde olmasını söyler, kibar ama Picasso için adam öldürmeye hazır bir hırsızdır.
Can ertesi gün ayıldığında televizyonda kendi eşkâlinin verildiğini görür. Şimdi polis onu hırsız sanmaktadır. Polise gidip “ben hırsız değilim” dese bile kimseyi inandıramayacak, yetmezmiş gibi gerçek hırsız da peşine düşecektir. Hem polisten hem hırsızdan nasıl kurtulacağını bilemeyen Can, çek senet işleri de yapan halter eski olimpiyat on ikincisi, şimdinin mezbaha sahibi Feyaz’dan yardım ister. Buluşma noktasında Feyaz’ı beklerken, önünde dikildiği binanın beşinci katından adının Katya olduğunu daha sonra öğreneceğimiz nefes kesici güzellikteki bir “sermaye” kendini aşağı bırakır ve karşıdan karşıya çekilmiş sayısız ipe dolaşıp Can’ın başının bir metre kadar üzerinde asılı kalır. Can kendi derdini ve Feyaz’la olan randevusunu unutup Katya’yı iplerden kurtarır ve onu bir hastaneye götürmek için arabaya atlar.
Can şimdi Katya’nın peşine düşen pezevenklerin elinden hem kendini hem Katya’yı kurtarmalı, bir yandan da Picasso tablosunu elinde tutup, hırsızdan ve polisten kaçmalıdır. Fakat işler öyle gelişmez, Can, Picasso tablosunu kaybettiği gibi Katya’yı da hırsıza kaptırır.
Vahşi ve eğlenceli çok sayıda karakterin yolu bir meyhanede kesişecek, büyük, tuhaf ve kanlı bir savaş yaşanacak, kimin ölüp kimin sağ kalacağına eline geçirdiği bir samuray kılıcıyla Can karar verecektir.